Hayvanın uzvu yenirmi?

Hayvanın tenasül uzvu yenirmi?:

Hayvanın tenasül uzvu zaten haramdır. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in yemediği helâl olan erkek koyunun iki torbasıdır. Yenmesi caizdir, helâldır. Bilâl babamda yemezdi. Şehirlerde onun hususi olarak kebabını yapıyorlar. "Soğan -Sarmısak yiyen camiye gelmesin" Hadis'i Şerif hakkında bilgiler Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) soğan-sarımsak davetlerde yer, başka zaman yemezdi. Sebebini sordular: - Melek geldiğinde soğan-sarımsak kokusundan kaçıyorlar. Melek gelmese ben de yerdim. Soğan-sarımsak 72 türlü derde devadır. (Ramuzu'l-Ehadis, Hadîs No: 4258) Yenilmesinde bir mahzur yoktur, ancak camiye giderken ağzının kokusunu gidermek lazımdır. Soğan-sarımsak yedikten sonra üzerine maydonoz veya bal yemek veyahut kahve veya bal yemek soğan-sarımsağın kokusunu giderir. Bazı kitap yazarları, bazı dîn adamları Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'in ömründe arpa ekmeğine karnının doymadığını ve arpa ekmeğinden başka hiç bir şey yemediğini yazıyor. Halbuki davetlerde Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'e koyun kesilir yerdi. (Şevahidü'n-Nübüvve, Sayfa: 113-114) “Tuvaletten çıktı bizimle deve eti yedi.” Etin fazla yenmesinin zararları Kırk gün devamlı et yiyenin, kırk gün devamlı hiç et yemeyenin ikisininde imanı zayıflar. Bir müslüman normalde şöyle olmalıdır: Bilâl Babam buyurdu: - Kırk gün et yemek doğru değildir. Kırk gün et yememekte doğru değildir. Riyazetini, ibadetini buna göre ayarlamalıdır. Etten sakının, çünkü onun içki gibi tiryakiliği var. Ayrıca Allah, eti çok yiyen aile halkına buğuz eder. (Kütüb-i Sitte, Cild 11, Hadîs No: 3924) Daha bu hususta birçok deliller, hadîsler vardır. Böyle bazı hadîsler, diğer bazı hadîsleri nakzeder. Mezheblerin ayrı fetvaları da bu gibi hadîslere göredir. Râbiatü'l-Adeviye'nin et yememesi ve çok ibadet yapması vardır. Bu yüzden av hayvanlarının kendinden kaçmayıp onlarla beraber olması meşhurdur. Hazret-i Aişe validemizin kardeşinin çarmıha gerilip, güneşte gevredilip, şehid edildikten sonra benim kardeşim kebab oldu diye kebap yemedi. Bu gibi birkaç tanesi müstesnadır. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) süt ve yemeği ilk defa sağındakilere verir, su, şerbet gibi şeyleri solundakilere verirdi. (Şemail-i Şerif, Sayfa: 234; Kütüb-i Sitte, Cild 8, Hadîs No: 2254) Sağa büyükler oturur, sola küçükler oturur. Su küçüğün sofra büyüğün sözü bu hadîsten alınmadır. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'i bir fakir davet etti sirke ikram etti. Darı ekmeği ile sirkeyi hem yedi, hem övdü. (Mevahib-i Ledünniyye, Cild 1, Sayfa: 524) Bir zengin buna bakıp, o da darı ekmeği ile sirkeye davet etti. Zengine Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem): - Bu ne? diye sordu? - Yâ Resûlullah! Sen sirkeyi çok övdüğün için bende sirke çıkarıyorum. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem): - O fakirdi, başka yedirecek bir şeyi yoktu, yemem desem mahçup olacaktı. Sen zenginsin, herkes senin evine geldi. Etli, tatlı bir şeyler yemek istiyor. Ona sirkeyi överim. Sana sirkeyi yasaklarım. Sana lâyık bir yemek çıkar dedi. O zat, tatlı en üstün yemekleri çıkardı. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem); işte seni şimdi överim dedi ve övdü sonunda dua etti. Çok fakir varını, yoğunu harcayıp kendinin seviyesinden üstün bir yemek çıkarırsa ona: - Sen fakirsin, bu kadar masrafı niçin yaptın veya yapmamışsa şunları şunları yapmışsın, şundan fazlasını yapma derler. Bir zengin kendine gülüp alay edecekleri şekilde ehven basit yemekler çıkartırsa dostları bu sana lâyık değil sen kendine göre iyi bir yemek yap derler. Aslında bu da Hadîs-i Şeriften alınmadır. Hatta Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) ailelerine; zengine de, fakire de her zamankı evinde, yediği yemeği misafire ikram edin diye buyurdu. * * * 2- “Ebû Ümame şöyle anlattı: Peygamber (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) yemeğini yeyip sofra kaldırıldığında şu duayı yapardı: Ey Rabbimiz! Biz sana, pek çok içi bereket dolu, red ve terk olunmayan kendisinden müstağni kalınmayan hamdle hamdederiz. ” (Ashâbın Dilinden Peygamberimiz'in Hayâtı, Hadîs No: 1249, Sayfa: 501) * * * 3- “Ebû Said el-Hudri şöyle demiştir: Peygamber (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) yemeğini yedikten sonra şöyle dua ederdi. Bize yediren, içiren ve bizi müslümanlardan kılan Allah'a hamd olsun. ” [Ashâbın Dilinden Peygamberimiz'in Hayâtı, Hadîs No: 1250, Sayfa: 501; İslâm Tarihi (M. Asım Köksal), Cild 11, Sayfa: 403] * * * 4- “Ebû Hüreyre'yi Resûlullah (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) bir sahabi yemeğe davet etti. Birlikte gittik, yemeğini yeyip ellerini yıkayınca şu duayı yaptı: Doyuran ama doyurulmayan, bize lutufta bulunan ve bizi doğru yola ileten, bize yediren ve içiren, bizi her türlü güzel imtihandan geçiren Allaha hamd olsun. Terk edilmeyecek, reddedilmeyecek, inkar edilmeyecek ve kendisinden müstağni kalınmayacak şekilde Allah'a hamdolsun. Rabbimiz! yediren, içiren, çıplaklıktan kurtararak giydiren, delâletten hidayete götüren, körlükten kurtarıp görmeyi sağlayan Allah'a hamdolsun. Beni yarattıklarından bir çoğuna üstün kılan Allah'a hamdolsun. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'adır. ” (Ashâbın Dilinden Peygamberimiz'in Hayâtı, Hadîs No: 1251, Sayfa: 501) * * * 5- “Ebu Eyyub el-ensari şöyle dedi: Resûlullah (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) yeyip içtiğinde şöyle derdi: "Bize yediren, içiren, yeyip içtiğimizi boğazımızdan geçiren ve çıkmasını sağlayan Allah'a hamdolsun.” (Ashâbın Dilinden Peygamberimiz'in Hayâtı, Hadîs No: 1252, Sayfa: 501; İhyâu Ulumi'd-Dîn, Cild 2, Sayfa: 886, Benzeri.) Şimdi hastalıkların çoğu yiyemeyen, içemeyen yediğini hazmedip çıkaramayan hastalardır. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) Allah'a hem hamd ediyor, hem de bu hastalıklardan korunmak için dua ediyor. * * * 6- “Bir gün Ümmü Eymen (Radiyallâhu Anhu)'in eleyip Resûlullah için has ekmek yapmaya başlayınca Allah Resûlü: - Bu ne? diye sorar. Ümmü Eymen: - Yâ Resûlullah, memleketimiz (Habeşistan)'da yaptığımız bir yiyecek. Bundan sana bir ekmek yapmak istedim, der. Resûlullah: - İçine kepek koy, sonra yoğur! buyurur. (Hayâtü's-Sahâbe, Cild 2, Sayfa: 314; Kütüb-i Sitte, Cild 17, Hadîs No: 6984) Safi buğday ekmeği yemeği kendi kendine uygun görmüyor, kepek kattırıyor. Bir insan fakirlerle uzun boylu konuşmadıkça, fakirlerin yediği yemeği yemedikçe, fakirlerin oturduğu yerde oturmadıkça, onların çektiği sıkıntıları ve halleri ne kadar bilse yine bilemez. Bunun için Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) fakirlerle olmaya, evinde yemek varken fakirlerin yediği gibi yemeye, elbisesi varken onlar gibi giymeye, çok önem veriyor. Onların hallerini, yaşamlarını, ihtiyaçlarını tam bileyim ve Allahu Teâlâ'ya tam sevileyim. Zengin olduğu halde fakirlik, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in en iyi huylarındandır. İstese Allahu Teâlâ bütün her yeri Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'e altın ederdi. Allahu Teâlâ ne isteğin varsa vereyim buyurdu. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem); Bir gün aç olayım, bir gün tok olayım. (Müzekki'n-Nüfus, Sayfa: 117) bunu istedi. Demek ki Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in evinde yiyecek olsa da kendi isteği ile bir gün aç, bir gün tok kalmayı tercih ediyor. Bilâl Babam'a sordular: - Biz herhangi bir ihvan kardeşimizin haberi olmadan bağından, bostanından yiyebilir miyiz? buyurdu ki: - Göz hasmını tanır, gönül dostunu tanır. Sen o dostuyun, sevdiğin kimsenin bağının, bostanının yanından geçiyorsun. Çok iyi biliyorsun ki sen ona girip yersen, memnun olacak. Yemezsen niye yemedin diye gücenecek ve sana sitem edecek. Bu bahçeden serbest yersin. Çünkü onun helâl etmenin daha ötesinde sana büyük bir sevgisi vardır. Ama seninle konuşuyor. Sana tam ısınmamış, yersen helâl etse de, gönülsüz edecek, onunkinden yemezsin. “Göz hasmını tanır, gönül dostunu tanır,” sözü burdan gelmiştir. Bu da hiçbir kitapta yazmaz. Filanın malından yiyebilirsiniz, filanın malından yiyemezsiniz. Ben şahsen bir eve vakitsiz gece gelmiştim, başka gidecek yerim yoktu, kapıyı vurdum, duymadılar. Başka yerde yattım, sabahtan görüştük bana: - Niçin beni uyandırmadın? Ben: - Kapıyı çaldım duymadınız. Tekrar: - Niçin benim o yatak odamdaki cama taşla vurup kırmadın? Ben: - Bu yapılmaz deyince ısrarla: - Bir daha ki gelişinde böyle bir şey olursa çok ciddi bir şekilde taşla vur, camı kır, ben uyanırım dedi ve çok üzüldü. İşte böylesillerin bağından, bostanından geçerde yersen, memnun olur. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'inki de aynıdır. Ashâbın kendisine memnuniyetle seve seve helâl etmenin daha ötesinde çok çok memnun olacağını biliyor. Onun için hurmalarından serbest yiyor. Şeriat der: Şu senindir, şu benim, Tarikat der: Hem senindir, hem benim, Hakikat der: Ne senindir, ne benim. Beyâzıd-ı Bestâmi Hazretleri, bir gün bir bakkalın önünden geçerken yaş yemiş (incir) çok güzel hoşuna gitti. Bakkala: - Param yok, şu nalinlerimi al bana biraz şu yemişten ver dedi. Bakkal yüzünü ekşitip kendini kovdu. Komşusu o bakkala: - Bunun kim olduğunu biliyor musun? dedi. Bakkal: - Bilmiyorum dedi. Komşusu: - Bu Beyâzıd-ı Bestâmi Hazretleri'dir. Bakkal dükkanından ayrılamıyor, incir al diyecek fırsat bulamıyor, kölesini çağırdı. Kölesine: - Şu giden Beyâzıd-ı Bestâmi'ye şu bir tabak inciri götür. Eğer bunu yedirebilirsen seni kölelikten azad ediyorum dedi. Köle geldi: - Yâ Beyâzıd-ı Bestâmi, etme eyleme beni kölelikten kurtar. Şu incirden yersen efendim, beni azad edecek. Beyâzıd-ı Bestâmi güldü ve şöyle dedi: - Sen bakkalın köleliğinden azad olacaksın. Ben bunu yemekle nefsime köle olacağım. Sen kölelikten kurtulup, beni kölemi yapacaksın. O zaman canım çekti, dayanamadım. Şimdi ise yemem dedi. İşte Beyâzıd-ı Bestâmi o bakkalın bağından, bostanından yiyebilir. O da seve seve helâl eder. * * * 7- (Resûlullah'ın azad ettiği kölelerden) Ebû Rafi'in hanımı Selmâ anlatıyor: - Bir seferinde Ali oğlu Hasan, Ca'fer oğlu Abdullah ve Abbâs oğlu Abdullah yanıma geldiler ve: - Bize Resûlullah'ın sevdiği bir yemeği yap dediler. Ben: - Oğullarım, sizler bugün o yemeği iştahla, seve seve yiyemezsiniz, diyerek kalktım bir miktar arpa öğütüp savurdum, sonra ekmek yaptım. Katık olarak da üzerine biber döktüm, zeytin yağını alıp önlerine koydum ve: - Nebi (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) bu yemeği severdi dedim. (Hayâtü's-Sahâbe, Cild 2, Sayfa: 314) * * * 8- İbn-i Ömer (Radiyallâhu Anhu) anlatıyor: - Bir gün Peygamberimiz'le birlikte çıkıp yürüdük. Ensâr'ın hurmalıklarından birine girdik. Allah Resûlü yere dökülmüş hurmaları toplayıp yemeğe başladı. Bana: - Ömer'in oğlu, sen niçin yemiyorsun? dedi. - Yâ Resûlullah, canım çekmiyor! dedim. - Ama benim canım istiyor! Bu dördüncü sabahdır ki bir yiyecek tatmamışımdır. Gerçi istesem Rabbime duâ ederim, o da bana Kisrâ ve Kayzer'ın servetleri gibi servet verir! Ömer'in oğlu, eğer sen bir senelik yiyeceklerini ayırıp saklayan, imanları zayıflayan bir toplum içinde kalırsan ne yaparsın? diye sordu. Vallahi daha oradan ayrılmamıştık ki Ankebût sûresinin altmışıncı âyeti indi: Nice canlılar vardır ki, rızıklarını kendileri elde edemezler. Sizin de, onların da rızkını Allah verir. O, işitir ve bilir. (Sûre-i Ankebût, Ayet 60) Bu âyet inince Resûlullah Efendimiz: - Allah bana dünyayı biriktirmemi, nefsim istekleri peşinden gitmemi, emretmedi. Sonsuza dek yaşayacağı ümidiyle kim dünyayı biriktirirse bilsin ki hayat (yaşatmak) Allah'ın elindedir. İyi dinleyiniz! Ben ne bir dirhem, ne bir dinar biriktiriyorum. Yarın için de bir rızık saklamıyorum, buyurdu. (Hayatü's-Sahabe, cild 2, Sayfa: 314) * * * 9- “Peygamberimiz Mekke'nin fethinde Amucası Ebû Talib'in kızı Hazret-i Ümmehânî'nin evine varmıştı. Ona: - Yanınızda, yiyecek bir şey var mı? diye sordu. Hazret-i Ümmehânî: - Hayır! Yalnız, kurumuş ekmek kırıntıları ile sirke var! Fakat bunları, sana sunmağa hayâ ederim! dedi. Peygamberimiz: - Onları, getir. Suyun içine ufala. Tuz da getir! buyurdu. Sirkeyi, onun üzerine döküp yedikten sonra yüce Allah'a şükr etti. - Ey Ümmehâni! Sirke, ne güzel katıktır! Sirkesi bulunan bir ev, katıktan mahrum sayılmaz! buyurdu. İçeceklerin hangisi daha lezzetlidir? diye sorulduğu zaman, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem): - Tatlı ve soğuk sudur buyurmuştu. (İslam Tarihi, Cild 11, Sayfa: 410) * * * Yiyeceklerin sağ elle yenilmesi hakkında 10- “İbrahim anlatıyor: - Resûlullah sağ elini yemek, içmek, abdest almak ve buna benzer güzel işlerde kullanır, sol elini de sümkürmek, taharetlenmek ve sâire gibi müstekreh işler için kullanırdı.” (Hayâtü's-Sahâbe, Cild 3, Sayfa: 261) * * * 11- Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) Buyutus-Sukka'dan getirilen tatlı sudan içerdi. Büyûtus-sukâ'daki su, Medine'ye iki günlük yerde idi. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem): - Sizden biriniz, bir şey yerken sağ eli ile yesin. Bir şey içerken de, sağ eli ile içsin. Çünkü, şeytan sol eli ile yer, sol eli ile içer! Sizden biriniz, bir şey içerken, kabın içine solumasın! buyurmuş, yenileceklerin ve içileceklerin içine solunmasını yasakladığı gibi altın ve gümüş kabların içinde yeyip içmeyi de kesin olarak yasaklamıştır.” [İslâm Tarihi (M. Asım Köksal), Cild 11, Sayfa: 410-411] Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) su içtiği kaba karşı nefes alıp vermez. Bilakis bundan kaçınırdı. Şimdi tıbben mahzurlu olup mikrop giriyor diyorlar. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'de hem zahir ve hem de batın en büyük doktordur. * * * 12- “Cabir b. Abdullah es-Selemi (Radiyallâhu anhu)'den: Resûlullah (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) bir kişinin sol elle yemek yemesini veya (bir ayağı yalın diğer ayağına) bir tek ayakkabı giyerek yürümesini, bir omuzu kapatan, diğer omuzu açık bırakan ve kolunu çıkartacak yeri olmayan bir elbise giymesini ve uylukları üzerine ayaklarını dikerek oturup üzerine bir parça elbise örtmesini yasak etti.” [Muvatta, Cild 2, Hadîs No: 5, Sayfa: 573; Sahih-i Müslîm, Cild 6, Hadîs No: 70 (2099), Sayfa: 352] * * * 13- “Hak Teâlâ Resûlüne bütün yeryüzünün anahtarlarını gönderdi o, istemedi. Kanâatı ve dünyayı terki istediği içindir ki, ömründe elenmiş buğday unundan ekmek yemeyip, dâima elenmemiş arpa unundan ekmek yerdi. Onu da isteyerek doyunca yemezdi ve ekseriyâ ekmeği de katıksız yerdi. Bazan hurma, bazan sirke, bazan yemek, bazan da meyve ile yerdi. Çeşitli ve ayrı zamanlarda birer birer bazı yemekler ve meyveler de yerdi. Meselâ tavuk, tavşan, deve, ceylân ve balık etleri, pastırma ve peynir yemiştir. Lâkin ekseriyâ yedikleri bazan süt, bazan hurma, bazan yalnızca arpa ekmeği idi. Mutlaka yiyeceklerden ekseriyâ sadece bir türlü yer, bazan da ekmekle birşey yerdi. Her yiyeceği gayet az yerdi. "İnsanoğlu, karnından kötü bir kab doldurmamıştır. Sırtını ayakta tutacak kadar yese yeter. Canı çok yemek isterse, midenin üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini havayla doldursun" buyururdu. Bazan devlet ve seâdet hânelerinde iki-üç ay geçer de ateş yanmazdı. Ekmek dahi pişirilmez, yalnız hurma ile geçinirlerdi. Bazan da iki-üç gün hiç yemek yemez, açlıktan boş böğürlerine taş bağlar idi, hâlini kimse bilmezdi. Vefâtında bir çelik yelekleri bir yahudîde otuz kile arpa için rehin konmuş bulundu. Nazm: Her varlık harmanından bir parçayla geçinir, O arpa ekmeğinden yeyip de doymamıştır. İki âlem sofrasından yeyip doymuş da, O ise açlığından karnına taş bağlamıştır. Bazan bir kaç gün, gece ve gündüz yemek yeyip bazen devamlı oruç tuttukları, biraz sonra ibadetleri bahsinde gelecektir. (Mîr'ât-ı Kâinât, Cild 1, Sayfa: 542-543) Müslüman sofrasından cinli nasıl yer diyenlere? Sultan Süleyman (Aleyhis-selâm)'ın sofrasında cinnilerde yerdi. Sultan Süleyman (Aleyhis-selâm)'ın istediğini yerine getirmek isteyen cinli şöyle dedi: Cinlilerden bir ifrit dedi ki: - Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm ve güvenim var, dedi. (Sûre-i Neml, Ayet 39) ilâ ahir.... Sultan Süleyman (Aleyhis-selâm)'da bu olunca ondan daha fazlası peygamberimiz'de olur. Çünkü o insanlara, cinnilere ve on sekiz bin âleme peygamber olarak gelmiştir. Mevlana'nın hanımı düğünde dört çeşit yemek yapmıştı. Mevlana'ya: - Bu gün oğlumun düğününde dört çeşit yemek yaptım. Mevlana: - Sofra'yı Firavunun sofrasına benzettim desene dedi. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem): - Ahir zamanda benim ümmetim gelecek safi buğday ekmeği yiyecek ve bir senelik yiyecek evinde olacak. Yine de yanında yiyecek katık yok diye şikayetlenecek buyurdu. Hazreti Ali (Radiyallahu anhu): - Ben o zamanda olsam bunlara kılıç sallasam dedi. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem): - Ya Ali! Onlar kılıçla harb etmez ki, onlar düşmana ateşle harb eder. Birbirine ateş atarlar, ateş içinde kalırlar. Hazreti Ali (Radiyallahu anhu): - Ben o zamanda olsam da onlara su sakalığı yapıp, su taşısam dedi. (Sahih-i Buhari Tecrîd-i Sarih, Cild 10, Sayfa: 314, benzeri) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) ve çok büyük zatlar bunlar bizim gibi zahir rızıkları az olur. Allahu Teâlâ rızıklarını gaibten verir. Ashab-ı Kehf 309 sene mağarada (Sure-i Kehf, Ayet 25); Yunus (Aleyhis-selam) balığın karnında (Envarü'l-Aşıkîn, Sayfa: 196); İsa (Aleyhis-selâm) ikibin seneden beri havanın yüzünde (Envarü'l-Aşıkîn, Sayfa: 221); Kur'an-ı Kerim'de havadan bıldırcın, helva yağması, sofra inmesi (Sure-i Araf, Ayet 160; Sure-i Bakara, Ayet 57; Sure-i Taha, Ayet 80) Hazreti Meryem'e cennetten devamlı yemek gelmesi (Sure-i A'li İmran, Ayet 37) daha bir çok örnekleri vardır. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in ümmetinde ise bunlarınkinden daha çok çok fazla vardır. * * * 13- Hiçbir yemeği beğenmemezlik etmez, beğenirse bir parça yer, mizâclarına hoş gelmezse yemeyip, sükût ederdi. Günde bir def'a yemek yerdi. Onu da bazan sabah, bazan da akşam yerdi. Saâdethânelerine (evlerine) girdikte, "yiyecek birşeyiniz var mı?" diye sorar, yoktur derlerse, "Ben orucum" buyurup, o gün nâfile oruç tutardı. (Mir'at-ı Kainat, Cild 1, Sayfa: 542) * * * 14- Yemeklerini sofraya, madenî veya tahta siniye koymayıp, tevâzu için yere koyar, diz çöker, bir yere dayanmadan, sükût ve vakar ile, Allah'a hamd ederek yer: (Kimya-i Saadet, Sayfa: 651) "Ben kulum, kul gibi oturur, kul gibi yerim" buyururdu. (Mir'at-ı Kainat, Cild 1, Sayfa: 542; Mevahib-i Ledünniyye, Cild 1, Sayfa: 527) * * * 15- Yemeklerde koyun etine, tiride, kabağa ve her tatlıya, bilhassa bala ve hurmaya, süte, kaymağa, meyvelere, taze hurmaya, kavuna, üzüme, hıyara daha çok meyl eder, hurma ile süte "İki temiz gıda", sirkeye: "En iyi katık sirkedir" buyurmuştur. (Mir'ât-ı Kâinât, Cild 1, Sayfa: 543; Sünen-i Darîmi, Cild 4, Hadîs No: 2054, Sayfa: 343, Benzeri.) * * * 16- Su içerken yavaş yavaş, besmele ile içer, hamd ederdi. Üç def'ada az az içip; "Elhamdü lillâhillezî sekanâ azben füratâ ve lem yec'alhü melhan ücâcâ bizünûbinâ" derdi. Peygamberler âdetince, aslâ zekât ve sadaka kabûl etmezdi. Hediye alır, lütf ve kerem edip ekseriyâ karşılık verirdi.” [Mir'ât-ı Kâinât, Cild 1, Sayfa: 543; İslâm Tarihi (M. Asım Köksal), Cild 11, Sayfa: 411; Sünen-i Darîmi, Cild 4, Hadîs No: 2126, Sayfa: 402] * * * 17- Dokuz hanımlarına ve hizmetçilerine ma'işet için bazan bir günlük yiyecek bırakmayıp, sadaka eder, insanlara verirdi. "Dîni takviye bir senelik azıktır" hadîsi ma'nâsınca, bazan bir yıllık arpa ve hurma edinir, onun için de Soffa Eshâbına ve diğer muhtaçlara tasadduk eder, bazan sonraya birşey bırakmayıp, hepsini taksim ederdi. (Mir'at-ı Kainat, Cild 1, Sayfa: 542) Bu nasıl oluyor diyeceklere deriz ki: Hazret-i Meryem'e cennetten ömür boyu devamlı meyve, yemek, gelirdi. (Sûre-i Al'i-İmrân, Ayet 37) Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'in torunları, Hazret-i Hasan (Radiyallahu anhu) Hasret-i Hüseyin (Radiyallahu anhu)'e Cebrâil (Aleyhis-selâm) Dihye sûretinde devamlı cennet meyvası getirirdi. [Dört Büyük Halife, 14. Menkıbe, Sayfa: 370) Bunların Aliyyül-Alâsı Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'dedir. Allah'a güvenip bütün her şeyini ömür boyu dağıtır, Allah'u Teâlâ'da Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'e melek vasıtası ile gönderir. Cebrâil bana kifit denilen bir kapla cennet yemeği getirdi, yedim. (Râmûz'ul-Ehâdîs, Hadîs No: 85) Kırk erkeğin cinsi münasebet gücü verildi. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'e cennet yemeğini Cebrâil (Aleyhis-selâm)'ın getirdiği diğer Hadîs-i Şerif: «Ben Rabb'ımın katında gecelerim, Rabb'ım beni yedirir, içirir.» (İlahi Armağan, Sayfa: 246) Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'in herkesi ayıktırmak için bu ikisini yazmış. Her gün, her zaman, Allah'u Teâlâ bu yemekleri kendine getiriyor yiyorsa, kimin ne haberi var? Biz ömründe bir sefer miraca çıktığını Allah'u Teâlâ ile doksan bin soru-cevap karşılıklı konuştuğunu, diğer bir çok şeyleri yaptığını dünyada da iki saat geçtiğini, yaptıklarının hepsinin yüz seneye sığamayacağını biliyoruz. Bunu Allah'u Teâlâ Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'e; Açıkla, inansınlar, dedi ve hakkında âyet indirdi. (Sûre-i İsrâ, Ayet 1) Peygamberimiz (Sallâllahu Aleyhi Vesellem) ömrünün her gecesinde hiç kimsenin bilmediği, diğer on sekiz bin âleme gidip-geldiğini ve ne kadar gidip geldiğini bilen yok. Aynı onun gibi ömrünün tümünün ne kadar zamanında Cebrâil (Aleyhis-selâm)'ın cennet yemeği getirdiği, onu yediği, onu da bilen yok. Bunun misâli şuna benzer: Bir insan Darıların en kalitelisi olan gilgil darı ekmeği ile yanında katık en sevmediği, bir yemek olsa, birde en fazla sevip üzerine bayıldığı çok güzel, latif, bir yemek olsa, o en güzel yemek iki-üç günde bir gelse, gilgil darı ekmeğide her gün gelse, o darı ekmeğini yemeyip o sevdiği yemeği yemek için aç kalmayı tercih eder mi, etmez mi? Muhakkak ki tercih eder, kendi aç kalınca Allah'u Teâlâ Ashâb-ı Kehf'i, Yunus (Aleyhis-selâm)'u, İsâ (Aleyhis-selâm)'yı, gaibten doyurduğu gibi doyuruyor. Birde üstelik cennet yemeği geliyor, cennet yemeği en nefis, tarif edilemeyecek şekilde en güzel, bir yemektir. Dünya yemeğinin en iyisi onun yanında gilgil darı ekmeği gibidir. İşte hem Peygamberimiz, hem diğer Peygamberler, hem büyük evliyalar, zahirde görülen yemekten pek az yerler, diğer yedikleri gaibten Allah'ın lütfundandır ve cennet yemeğidir. Çünkü kendisine devamlı cennetten yemek gelen Hazret-i Meryem Peygamber değil evliyadır. İmanımız, inancımız, itikadımız böyle olsun, hemde böyledir. Muhiddîn Arabî zindanda yatarken kendi darı ekmeği yeyip, kendîni görmeye gelenlere cennet yemeği getirdiği, yedirdiği meşhurdur. Hediyeyi al, karşılığını ver. Hediyeyi al başkasına ikram et. Hediyeyi al, ye, karşılığını yapma, başka birisine hediyede etme. Her üçü de caizdir. Kâfirden alınan ganimet malı ne kadar haramsa da, içki, kumar, zina, faiz parası varsa da, helâldır, mübahtır. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) kâfirden hediye almış Ashâbı ile beraber yemiştir. * * * 18- “Enes (Radiyallâhu Anhu) diyor ki: Efendimiz kabağı severdi. İyi hatırlayamıyorum yemeğe mi çağrılmıştı yoksa yemek ayağına mı getirilmişti, bir gün yemek yerken (onun kabağı sevdiğini bildiğim için) kabdaki kabakları araştırarak önüne doğru sürmüştüm.” [Hayâtü's-Sahâbe, Cild 3, Sayfa: 260; Kütüb-i Sitte, Cild 17, Hadîs No: 6969; İslâm Tarihi (M. Asım Köksal), Cild 11, Sayfa: 408; Sünen-i Darîmi, Cild 4, Hadîs No: 2057, Sayfa: 345] * * * 19- “Enes (Radiyallâhu Anhu) diyor ki: "Resûlullah yemekten sonra üç parmağını yalardı." Abbâs oğlu Abdullah (Radiyallâhu Anhu) diyor ki: Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) yerde yemek yer, koyunları bağlar, bir kölenin arpa ekmeğine yaptığı davete bile giderdi.” (Hayâtü's-Sahâbe, Cild 3, Sayfa: 260) Bu bize büyük bir sünnettir. Çatal ile bıçak ile yersen parmağın yalanmaz. Yemekte kemikli et olsun veya yufkanın arasına birşeyler koy ye, parmağını yala. Bunu yapmak, sünnettir. Şimdi bir eti bıçakla kes, çatalla al, ağzına koy ye. Bir eti de ya ekmek arasına dürüm yap, ya da elinle tut, ısırarak ye. ikisini de dene. Aynı et, aynı yemek, aynı sofra hangisi daha lezzetlidir. Muhakkak ki elinle yediğin lezzetlidir. Elle yemek yemek sünnet olduğundan ondan daha tatlıdır. Bıçakla, çatalla yemek bidattır. Ondan tatsızdır. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) altın ve gümüş tabaklardaki yemeği yemeyi hoş karşılamıyor. Şimdi porselen tabaklar onun bir benzeridir. Tıbba göre porselen tabakta yemek yemek insana zararlıdır. O bid'at zararlı, diğeri sünnet zararsızdır. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'in sünnetini devamlı yapamasa da ömründe birkaç sefer veya daha fazla yapmalıdır. Mahşerde en şerefli insan defteri âmâlinde sevap çeşidi çok, günah çeşidi az olandır. En şerefsiz insan cennetlikte olsa defteri âmâlinde günah çeşidi çok, sevap çeşidi az olandır. Bunun için defteri âmâlimizde sevap çeşidini çoğaltmaya çalışalım. * * * 20- “Yahyâ b. Ebû Kesîr anlatıyor: Medine'nin ulularından Sa'd b. Ubâde (Radiyallâhu Anhu) her gün için Peygamberimize bir çanak tirid tahsis etmişti. Efendimiz hangi hanımının yanında ise yemeği oraya gönderirdi.” (Hayâtü's-Sahâbe, Cild 3, Sayfa: 260) * * * 21- “Huzeyfe (Radiyallâhu Anhu) anlatıyor: - Bir gün Peygamberimizin yanında otururken bir çanak yemek getirilip Resûlullah'ın önüne konuldu. Allah Resûlü elini yemeğe uzatmayınca biz de uzatmadık. Resûl-ü Ekrem yemeğe başlamadıkça biz de başlamazdık. Derken bir bedevi kovalanıyormuşcasına geldi, yemekten almak için elini çanağa uzattı. Resûlullah adamın elini tuttu. Tam o sırada yine kovalanıyormuşcasına bir câriye geldi, o da elini yemeğe götürürken Resûl-i Ekrem onun da elini tuttu ve: - Hiç şüphesiz şeytan, yemek üzerine Allah'ın adının anılmaması sebebiyle yemek yemek üzere olanların yemeklerine ortak olmak ister. Şeytan bizim yemeğe dokunmadığımızı görünce bu yemekten yiyebilmek için şu câriyeyi getirdi. (Fakat) ben onun elini tuttum. Derken aynı maksatla şu bedeviyi de getirdi, ama ben onun da elini yakaladım. Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim ki şimdi onun (şeytanın) eli bunların elleriyle birlikte elimde, dedi ve sonra Resûlullah besmele çekerek yemeğe başladı. [Hayâtü's-Sahâbe, Cild 3, Sayfa: 261-262; Riyâzü's-Salihin (Aslı ve Tercümesi), Hadîs No: 728, Sayfa: 504; Kütüb-i Sitte, Cild 11, Hadîs No: 3868] Hazret-i Aişe Validemiz; Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) salatalığı (hıyarı) çok severdi buyurdu. (Mir'ât-ı Kâinât, Cild 1, Sayfa: 543) Sordular: - Tatlı yediği zaman üzerine salatalık (hıyar) yermiydi? - Evet, tatlı da yese üzerine salatalık yerdi, buyurdu. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) sağ eline kavunu, sol eline ekmeği alıp yemiş, soranlara: - Ümmetimden sağ eli kesik, sakat, ağrı var. Ben ömrümde bir seferde yemesem onların mecburen sol eli ile yemeyip sağ eli ile yemesi lâzım. Onlara kolaylık olsun diye yaptım. Diğer zamanlarda yapmadığımda yersiz, günah, şeytan işi olduğundandır. Peygamberimiz hem şeytanın olduğu yerden kaçıyor. Hem elini tutuyor. İsmâil (Aleyhis-selâm) hem şeytanı taşlıyor, gözünü çıkarıyor, hem şeytan kendisinden kaçmıyor. Üç şeytanı üç yerde taşlıyor. Hacılarda aynısını aynı yerde yapıyor. Şeytan; İsmâil (Aleyhis-selâm)'ın taşından kaçıp, kurtulamayıp gözü kör oluyor. Şeytan; Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'in yakalamasından kurtulamayıp avucunun içinde kalıyor. Resûlullah'ın sofrasında besmelesiz yiyene şeytan ortak olurda, senin sofranda besmelesiz yersen şeytan ortak olmaz mı? O şeytanın kendinin görünmediği gibi yediği, kustuğu da görülmez. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in hiç bir kadına eli değmediğini söylerler ve o hadîs-i okurlar. Bu tür hadîsleri okumazlar. * * * 22- Aişe (Radiyallâhu Anhâ) anlatıyor: - Bir defasında Resûlullah (Sahabelerinden) bir grubla (ki Hazret-i Aişe'den yapılan diğer bir rivâyette bunların altı kişi oldukları kaydedilmiştir) yemek yiyordu. O sırada bir arabi içeri girdi, önlerindeki yemeği iki lokmada bitirdi. Bunun üzerine Resûlullah: - Eğer Allah'ın adını ansaydı onlara da (bir başka rivâyette: Size de) yeterdi. Biriniz yemeğe başlarken Allah'ın adını ansın, şayet yemeğin evvelinde unutur da sonra hatırlarsa - Evvelinde ve sonunda bismillâh desin, buyurdu. ” [Hayâtü's-Sahâbe, Cild 3, Sayfa: 262-263; Riyâzü's-Salihin (Aslı ve Tercümesi), Hadîs No: 730, Sayfa: 505; Kütüb-i Sitte, Cild 17, Hadîs No: 6960; Cild 11, Hadîs No: 3870] Bilâl Babam buyurdu, Hazret-i Pir: - En aşklı, en nurlu ve hal ile yemek yemek abdestli, huzurla her lokmasında Euzubillahimineş-şeytanirracim Bismillahirrahmanirrahiym diyerek yenilen yemektir, buyurdu. Bu yemek içerinize nur olur. Hazret-i Pir'in en son zamanlarında çok yemek yediğini ve tuvalete çok az gittiğini soranlara Hazret-i Pir yukarda yazdığımız şekilde yemek yemenin insanın içerisine pislik değil, nur olacağını söyledi. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'de bu olmuyor da Hazreti Pir'de nasıl oluyor diyenlere: Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) az yiyor, Allahu Teâlâ ona cennet yemeği gönderip yediriyor. * * * 23- “Cabir İbn Abdullah şöyle dedi: Resûlullah (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) ile birlikte güneşte kurutulmuş et yedik. (Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Hadîs No: 1218, Sayfa: 494) Arabistan çok sıcak olduğundan et çok ince dilinir. İpe asılır, güneşte kurutulur, o kokmaz, bozulmaz, ne zaman istersen pişirip yiyebilirsin. Bunu bizim çocukluğumuzda yazın en sıcak günlerinde yaptıklarını bende gördüm. * * * 24- “Ebû Hüreyre şöyle dedi: Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) turfanda (ilk defa çıkan) hurma getirildiğinde; Allah'ım! Bize, Medine'mizde, meyvelerimizde, müd'dümüzde ve sa'ımızda bereket üstüne bereket ver der ve onu orada bulunan çocukların en küçüğüne verirdi. ” (Ashâbın Dilinden Peygamberimiz'in Hayâtı, Hadîs No: 1235, Sayfa: 497) Bu ölçüler ikiye ayrılır: a) Ebû Hanife, Muhammed ve Irak fakihlerine göre bir sa', sekiz rıtl-ı Bağdadiye eşittir. b) Mâlik, Şafi'î, Ahmed b. Hanbel, Ebû Yusuf ve Hicaz fakihlerine göre bir sa' 5 1/3 Rıtl-ı Bağdadî'dir. Hanefîler rıtl-ı Irakîyi muteber sayarlar. Rıtıl, sa' ve vesk' ve müd'ün dirhem ve gıram olarak hesabı: 1 dirhem-i örfî (3,12 gr.)'ye göre. Hanefilere göre: Bir rıtl-ı bağdadî, 130 dirhemdir. Bir rıtl= 130 dirhem, bir dirhemi orfi= 3,12 gr. Bir rıtl= 130x3,12= 405,60 gr. Bir sa'= 8 rıtlx130 dirhem= 1040 dirhem. Bir sa'= 1040 dirhemx3,12= 3,244 kgr. Bir vesk= 60 sa'x1040 dirhem= 62400 dirhem. Bir vesk= 62400x3,12= 194,688 kgr. Beş vesk= 5x194,688= 973,440 kgr. Bir sa'= 4 müd'dür, 3,244 kgr'dır. Bir müd= 1/4 sa'= 1040/4 dirhem= 260 dirhemdir. Bir müd= 260 dirhem x 3,12= 0,811 kgr'dır. (Bunlar Sünen-i Ebû Davud, Cild 6, Sayfa: 105-106'dan alınmıştır.) Merhum Ömer Nasuhi Bilmen'in hesabına göre: Bir dirhemî 2,8 gr'dır. Hanefilere göre olan hesabı aşağıdadır: Bir rıtıl= 130 dirhem, 1 Dirhem= 2,975 gr Bir rıtıl= 130x2,975= 386,75 gr. Bir Sa'= 8 rıtıl x 130 dirhem= 1040 dirhem. Bir Sa'= 1040 dirhem x 2,975 = 3,094 kgr Bir Vesk= 60 Sa' x 1040 Dirhem= 62400 Dirhem Bir Vesk= 62400 x 2,975 = 185.640 kgr Beş Vesk= 5 x 185.640 = 928,200 kgr Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) zamanında gusletmek için bir sa su ile gusl ederlerdi. Bundan aşağı su ile gusledilmez. * * * 25- «Ali (Radiyallahu anhu) diyor ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) koyunun en fazla bud'unu severdi. Abdullah b. Mesûd (Radiyallahu anhu) diyor ki: Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem) hayvanın bud'unu severdi ve bud yerken zehirlendi. Yahûdiler Resulullah'ın bud'u sevdiğini bildikleri için Hayber'de kendisini zehirlemeye yeltendiklerinde zehiri bud'a koymuşlardı.» (Hayatü's-Sahabe, Cild 3, Sayfa: 260; Şemail-i Şerif, Sayfa: 201) * * * 26- “Cabir b. Abdullah (Radiyallahu anhu) naklediyor: Bir defasında Nebi (Sallallahu aleyhi vesellem) evimize teşrif buyurdu. Şerefine bir koyun kestik. Arkadaşlarına: - Bunlar bizim eti sevdiğimizi sanki biliyorlarmış, buyurdu.” (Hayatü's-Sahabe, Cild 3, Sayfa: 260) * * * 27- “Ebu Ubeyd (Radiyallahu anhu) şöyle dedi: Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) için bir tencere yemek pişirdim. Onun kol hoşuna giderdi. Bu sebeble ona kolu verdim. Daha sonra: - Bana bir kol daha ver dedi. Yine verdim. Sonra tekrar: - Bana bir kol daha ver dedi. Ben de: - Ya Resulullah! Bir koyunun kaç kolu vardır? dedim. O da şu cevabı verdi: - Canım elinde olan Allah'a yemin olsun! Eğer susupta isteğimi yerine getirseydin her istedikçe kol eti verebilirdin.” (Ashabın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Hadîs No: 1216, Sayfa: 493; Şemâil-i Şerif, Hadis No: 16, Sayfa: 202) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) koyunun iki kolunu yiyor ve üçüncü kolu istiyor. Bu yemek ise normalin üstünde yemektir. Biraz evvel bahsettiğimiz Hazreti Pir'in normalin üstünde yeyip içerisine nur olması, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in normalin üzerinde yeyip, içerisine nur olması da aynıdır. En sevdiği yemek koyunun ön budu idi. [Râmûz'ul-Ehâdîs (30. Bölüm), Hadîs No: 35-36; Şemâil-i Şerif, Sayfa: 201; Hayâtü's-Sahâbe, Cild 3, Sayfa: 260; Ashâbın Dilinden, Peygamberimiz'in Hayâtı, Hadîs No: 1216, Sayfa: 493; Şemail-i Şerif, Hadîs No: 16, Sayfa: 202]


Image and video hosting by TinyPic
Sayfayı yazdır
#HAVA DURUMUNA BAK#
 
Facebook'ta Paylaş
+9
+16°
+11°
Trabzon
Salı, 10
©
#ONLİNE KİŞİLER#
 
#GAZETE HABERLERİ#
 
#HARİTADAN BAK#
 
#NAMAZ VAKİTLERİNİ ÖĞREN#
 
 
Bugün 2 ziyaretçi (17 klik) kişi buradaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol