Camilerde uyunur mu ?

Camilerde uyunur mu ?:

Şimdi Kâ'be-i Muazzama'nın avlusunda yatar, uyur, kalkar namaz kılarlar. Onlar buğday zamanındaki bekçi gibidir. Bekçi buğday harmanında yatabilir, başkası yatamaz. Onlar değirmenci gibidir, değirmenci unun üstünde namaz kılar, başkası kılamaz. Onlarda Kâ'be'nin avlusunda yatar, başkası yatamaz. Ashab camide yatmışlar, ama ashabın ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in bu halini bizim örnek almamız yanlıştır. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) ve onun ashab-ı Allahu Teâlâ'nın: «Geceleri kalk secde ile kıyamla sabahla» (Sure-i Zümer, Ayet 9) Ayetine göre gece yatmaz, sabaha kadar namaz kılardı. Bizim daha yapamadığımız bir çok büyük özelliklere sahiblerdi. Biz onların sadece camide yatışlarını örnek alıp, diğer meziyetlerini yapmazsak olmaz. Bu neye benzer. Bir padişahın dairesinde padişahın ufak çocuğu yatıp uyuyabilir. Ama padişahın huzuruna çıkanlar, yatıp uyuyamaz. Biz ziyaretçi gibiyiz, uyuyamayız.

Hadîs-i Şerif:

«Halkın hepsi Allah'ın ayalıdır.» Çoluk çocuğudur. (Ramuzu'l-Ehadis, Hadis No: 17; Abdulkadir Geylani'nin Sohbetleri, sayfa: 543; Mülteka, Cild 1, Sayfa: 14) İçlerinde en hayırlısı onlara en hayırlı olandır. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) ve ashabı Allah'a en hayırlı olanı, biz ise onlardan çok çok daha aşağıyız. Onun için biz camide ve Kâ'be'de yatamayız. Çünkü cami Allah'ın evi olduğuna göre, evinde Allahu Teâlâ düşünülür. Tefekkür edilir, en fazla buna önem verilir. İkincisi: Farz ve nafile namazlara, zikrullaha önem verilmelidir. Hutbede: Allah'ın evi olan cami hem Allah'ın evi, hem de Resulullah'ın makamıdır. Orda ise Allahu Teâlâ'dan, Resulullah'dan bahsetmeden başka hiç bir şeyden kesinlikle bahsedilmez. Her hutbe de Allah ve Resulünden bahsedilmelidir. Hutbede Allahu Teâlâ'ya hamdu sena edilir. Allahu Teâlâ'dan Peygamberimizin büyüklüğünden, Cihar-ı yar'dan; Aşere-i Mübeşşere'den, Ashabdan, Tâbiinden, Peygamberimizin kızı Fatıma'dan onun evlatları olan Hazreti Hasan (Radiyallahu anhu) ve Hazreti Hüseyin (Radiyallahu anhu)'den özellikle bahs edilmelidir. Bunlar çıkartılır, uzatılır veya kısıtlanır, söylenmez, başka şeyler söylenirse olmaz. Bunlar vasıfları ile de söylenmelidir. Şimdi biz hutbemizde Allahu Teâlâ'nın varlığı, birliği, kudreti, kuvveti, yaptığı, yapacağı, ahirette mü'minlere vereceği yüksek makamları, cehennemde kafirleri yakacağı vs.. bu gibi şeylerden bahsetmeliyiz. Cuma'nın 12 şartından birisi de cuma namazını en hür kimsenin kıldırmasıdır veya imam (hoca) camiye girdiğinden, çıkıncaya kadar hür olmalı, konuştuğundan, hutbede söylediğinden sorumlu olmamalıdır. Şimdi ise Hoca'nın okuyacağı hutbe hazırlanıp kendisine veriliyor. İmam-ı Azam zamanında dört mezheb imamının kararı ile imam: hür olmalı, hiç kimse kendisine müdahele etmemeli, okuyacağı hutbeyi, hutbede söyleyeceği sözü, serbest söylemeli demişlerdir. Cuma'nın 12 şartı vardır. Bu yukarda yazdığım 12 şartdan biridir. 12 şartda noksana düşüyor demektir. Hazırlanmasın, hocaya verilmesin, şöyle olsun veya böyle olsun demek değildir. Maksadımız cumanın 12 şartı yerine gelmiyor. Şimdi devlette, millette yardım etse, bu 12 şartın yerine gelmesine imkân yoktur.. Bunları göz önüne alan İmam-ı Azam ve dört mezheb imamı ittifaken bu 12 şart yerine gelmediği için zuhru ahir kılınmalı demişlerdir. Hür olmayan imam cuma namazı kıldıramaz. Okuyacağı hutbe kendine yazılıp verilir. Kendi onu okur, söylemek istediklerini söyleyemezse o kimse hür sayılmaz. Misal: Köle çok âlimde olsa cuma namazı kıldıramıyor, köle efendisine karşı hür değildir. Bu dediklerimi sadece 20. asırda değil, tâaa İmam-ı Azam zamanında yani bin küsur seneden beri, bu 12 şart yapılmamaktadır. Bunun için İmam-ı Azam 12 şart yerine gelmediği için hem cuma namazı kılınsın, hem de yedek olarak “zuhru ahir” kılınsın, demiştir. Bu dört mezheb imamları ittifaken böyle karar vermişlerdir. Ama bu 12 şart ne kadar çok yerine gelirse o kadar iyidir. Hem cuma namazı, hem “Zuhru Ahir” ve Cum'a'nın sünnetleri kılınırsa ortada şek şüphe kalmaz. Yani cuma kabul olmadıysa öğle namazını kıldın. Cuma kabul olduysa Zuhr-u Ahir ve sünnetleri geçirdiğin için kaza yerine geçer. Kaza namazın yoksa nafile yerine geçer. Maraşta çok büyük zat olan Şeyh Ömer Hazretleri İslam dînine küfür eden bir ermeni çocuğunu boğazladı. Padişah mahkeme yapmak için şeyh Ömer'i İstanbula çağırdı. İstanbul halkının ricası ile o gün hutbeyi şeyh Ömer Hazretleri okudu. Namazı da o kıldırdı. Padişah tebdil kıyafet olup camide bir sütûnun arkasına oturdu. Padişah içinden kendi kendine beni överse, kendine bir samur kürk giydirir, memleketine gönderirim. Benim aleyhimde atarsa, Kıbrıs'a sürgüne gönderirim diye kalbinden geçirdi. Şeyh Ömer hutbede; - Ey Ömer doğruyu söyleyip Kıbrısı mı boylayacaksın? Eğri söyleyip samur kürkü mü giyeceksin? dedi. Padişah: - Bu adam deli mi? Hutbede ne söylüyor. Şeyh Ömer: - Ey Ömer! Deli oldun ha deli dedi. Padişah: - Bu adam kalbimden geçenleri biliyor. Bu adam veli bir evliyadır der. Şeyh Ömer: - Bu seferde veli oldun ha Ömer veli. Sen doğruyu söyle, Kıbrıs'ı boyla dedi ve padişahın yaptıklarının içinde Kur'an'a muhalif neler varsa hepsini saydı. - Ey Cemaat! Padişah bu saydıklarımı terketmezse siz de ona itaat ederseniz, Allah yanında sorumlusunuz dedi. Dışarı çıkınca padişah özür diledi: - Ben bilmemişim, yanılmışım, ben yine sana samur kürkü vereceğim yine memleketine göndereceğim dedi. Şeyh Ömer: - Padişahım müslüman sözünden caymaz, sözünü yerine getir, sen beni Kıbrıs'a sürgüne gönder. Bütün ısrarlara rağmen Kıbrıs'a sürgün gitmeyi tercih etti. Sürgün gitti, kendisi Maraşlı olduğu için gittiği yere Maraş ismini verdiler. Bu isim ondan kalmadır. Gittiği gün papazlarla konuşma yaptı. Hepsini müslüman etti. Kıbrıs'ta müslümanlığı ve İslam Dînini çok yaydı. Hadîs-i Şerif: “(Hasan el-Basri) dedi ki: Enes ibn-i Hakim ed-Dabbî, Ziyad'dan veya ibn-i Ziyad'dan korkup Medine'ye gelmişti. Ebû Hüreyre'yle karşılaştı. (Enes) dedi ki: - (Ebû Hüreyre) bana nesebimi sordu. Ben de ona nesebimi açıkladım. Bunun üzerine (Ebû Hüreyre bana): - Ey Delikanlı! Ben sana bir hadîs nakledeyim mi? dedi. Ben de: - Evet (naklet), Allah sana merhamet etsin, dedim. (Bu hadîs-i Hasan el-Basri'den nakleden) Yunus dedi ki: - Öyle zannediyorum ki, Hasan el-Basri (Ebû Hüreyre'nin) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'den (naklettiği) bu hadîsi (şöyle) rivâyet etti: Rasûl-ü Ekrem (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: - Halkın kıyamet gününde ilk hesaba çekileceği amel namazdır. Aziz ve celil olan Rabb'imiz bildiği halde meleklerine (şöyle) der: - Kulumun (farz) namazına bakınız. Onu tam mı, yoksa eksik mi kılmış? Eğer (o kimsenin farz namazı) tam ise, onun için (namaz sevabı) tam olarak yazılır. Eğer (farz) namazından biraz eksik olursa, Allahu Teâlâ şöyle emreder: (Bu) Kulum için nâfile (namaz) var mı bir bakınız? Şayet o kimse için nafile (namaz) var ise (şöyle) buyurur: "Kulumun (eksik olan) farzını nafilesinden tamamlayınız. Sonra (farz olan) diğer amellerde bu şekilde (ele) alınır.” (Sünen-i Ebu Davud, Cild 3, Hadîs No: 864; Sünen-i ibn-i Mace, Cild 4, Hadîs No: 1425-1426; Sünen'ün-Neseî, Cild 1-2, Hadîs No: 463-466; İhya'u Ulumi'd-Dîn, Cild 1, Hadîs No: 483, Sayfa: 466; İmam-ı Şa'rani «Ölüm-Kıyamet-Ahiret», Hadîs No: 271, sayfa: 187; Gunyetü't-Talibîn, Say-fa: 906-907; Sahih-i Buhari Tecrîd-i Sarih, Cild 12, Hadîs No: 2042) Halkın kıyamet gününde ilk hesaba çekileceği amel namazdır. Aziz ve Celil olan Allah bildiği halde meleklerine şöyle der: - Kulumun farz namazına bakın. İla Ahir... (Ramuzu'l-Ehadis, Hadis No: 6117; Riyazü's-Salihin (Aslı ve Tercemesi), Hadîs No: 1078, Sayfa: 670) Böyle yaparlar. Her farz böyle ele alınır, “kaza borcu olan sünnet ve nafile namaz kılamaz” sözü şafiilere mahsustur. İmam-ı Azam'a göre bu Hadîs-i Şerifin mucibince söylerler. Kaza borcu için nafile terk edilmez. Nafileyi kılıyorum diye kaza terk edilmez. Hangisine iştahı varsa onu kılar. Hocanın hutbede hür olması lâzım dedik. İmam hutbede söylediği sözünde hür olmalıdır, bu sözü İmam-ı Azam'ın şehid edilmesine sebeb oldu. İmam-ı Azam'a sen diyanet Reisi ol dediler. Maksadları kurduğu mezhebe ters fetva verdireceklerdi. İmam-ı Azam mezhebten geçmedi, canından geçti. Değil namazda, namaz dışında yine sözünden ve bildiğinden fire vermemek için canından geçti. Kendisine: - Diyanet reisliğini kabul etmediğinin cezası nedir? diye sordular. İmam-ı Azam'a fetva ver dediler. Kendi ölüm cezasına kendi fetva verdi. Ona yüz değnek vurmak lâzım dedi. Kendisine yüz değneği vurdular, öldü. Bu söz hutbe değil, Ayet ve Hadîsde değil. İmam-ı Azam'ın kendi sözüdür. Kendi sözü ile cezalandırdılar, ölmeyi kabul etti. Fakat islamiyetten fire vermedi. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'i Allahu Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de hem ismini söyleyerek övüyor, hem de bazı ayetlerde bir çok vasıflarını, yaptıklarını veya Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'e müjde veren ayetlerle bildiriyor. Hele Hadîs-i Kudsilere gelince onbinlerce Hadîsi Kudsinin çoğu Allahu Teâlâ tarafından peygamberimizi bizim övdüğümüzden çok daha fazla övmektedir. İşte Allahu Teâlâ'nın en sevdiği ve övdüğü en çok övülmesini istediği Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'dir Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'i; kafirlerin İsa (Aleyhis-selam)'ya Allah'tır, oğludur, gök veya yer tanrısı gibi sözlerle Allahu Teâlâ'ya şirk koşma, onlar gibi övme, onun dışında ne kadar çok översen eksiği var, fazlası yok. Allahu Teâlâ, Adem (Aleyhis-selam)'den bu yana yeryüzüne gelen bütün ümmetlere nasib etmediği, vermediği bir çok müjdeleri, Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi vesellem) hürmetine bize vermiştir. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in diğer ümmetlere nasib olmayan bir çok müjdeci hallerinden sırası ile yazıyorum: Evvelce ibadethane dışında yapılan dualar, ibadetler makbul değildi. Allahu Teâlâ Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'e: - «Senin ümmetine dünyayı mescid kıldım, nerde dua eder, ibadet yaparlar, nerde namaz kılarlarsa kabul ederim” buyurdu. (Ramuzu'l-Ehadis, Hadîs No: 4014; Sünen-i Ebu Davud, Cild 2, Hadîs No: 489; Sahih-i Müslim, Cild 2, Hadîs No: 4 (522), Sayfa: 146] buyurdu, Ayet: “Leyle-i Kadir bin aydan hayırlıdır.” (Sure-i Kadir, Ayet 3) Onu senin ümmetine verdim, Leyle-i Kadiri ihya etsinler, evvelki ümmetleri geçsinler. Hadîs-i Kudsi: “Senin ümmetine cumayı verdim” (Sünen'ün-Neseî, Cild 3-4, Hadîs No: 1367) Onu kılsınlar bütün günahları affolsun. Cuma evvelki ümmetlerde yoktu. Adem (Aleyhis-selam)': - Ya Rabbi! Beni ahir zaman Peygamberi Muhammed Mustafa hürmetine affet. Allahu Teala: - Sen onu nereden biliyorsun. Adem (Aleyhis-selam): - Sen beni yarattığında Levh-i Mahfuza baktım, isminle beraber birleştirip Muhammed ismini yazdığını okudum. Bu yanında çok sevgili olmazsa ismiyle beraber yazmaz dedim, ondan bildim. Yani Levh-i Mahfuz'da «Lâ ilahe illallah Muhammed Resulullah» ismini gördüm demektir. Allahu Teâlâ: - Bende seni Muhammed hürmetine affettim buyurdu. (Envarü'l-Aşıkin, Sayfa: 43) İsa (Aleyhis-selâm) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'e ümmet olabilmek için Allah'a dua etti, Allahu Teâlâ duasını kabul etti ve kendini semaya çekti. (Sure-i Nisa, Ayet 158) Ahir zamanda yeryüzüne inip Peygamberimizin ümmetinden olacak. Hadîs-i Şerif: “Meryem oğlu İsa yeryüzüne iner, o yeryüzüne indiği vakit eski zaman sülehalarından (iyi kimselerden) 800 erkek, 400 kadın yeryüzünde bulunur. Onların üzerine iner buyuruyor.” (İmam-i Şa'rani «Ölüm-Kyamet-Ahiret», Hadîs No: 930, sayfa: 498) Hasılı Allahu Teâlâ'nın en fazla önem verdiği övülmesini istediği ve Kur'an-ı Kerim'de ve Hadîs-i Kudsilerde bizim övdüklerimizden çok daha fazla övdüğü Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'dir. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'i hutbede, vaazda her icab eden yerde övmek, iman ve itikatta Allah sevgisindendir. Onun övülmesini, mevlidini, musafahasını, salavâtını yasaklamak, Allahu Teâlâ'ya inanmamadan veya çok az pasif inanmadan ileri gelir. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in her yaptığı bize sünnettir. Hadîs-i Şerif'te: Peygamberimiz Hazreti Hasan (Radiyallahu anhu) ve Hüseyin (Radiyallahu anhu)'i kucağına alıp hutbe okudu. (Sünen-i Ebu Davud, Cild 4, Hadîs No: 1109) Buna göre bizde hutbede en azından Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in sünnetidir diye Hazreti Hasan (Radiyallahu anhu) ve Hazreti Hüseyin (Radiyallahu anhu)'in isimlerini hutbede okumamız lâzımdır. Peygamberimizi sevmeyen, övmeyen, yasaklayan en fazla buğz edenler, Vehhabîler ve Yezidîlerdir. Zamanemizde Yezid'i övüp övüp yükselten Yezid'in zıddı olan, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)i Hazreti Ali (Radiyallahu anhu)'yi ve O'nun evlatlarının övülmesini yasaklayanlar, bu fikirlerini dolaylı yoldan milleti islama sezdirmeden, mevlîde bid'at diyenler. Musafaha camide yapılmaz, salavatı şerife getirmenin bir anlamı yoktur, derler. Bunların yanında Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'i översen canları sıkılır. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in sünnetini, salavatını kesinlikle yasaklarlar. Bunların bu ve bu gibi sözleri tamamen Kur'an'a, Hadîs-i Kudsî ve Hadîs-i Şeriflere terstir. Şimdi biz hepimiz âlimlerimize: Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem), Hazreti Ali (Radiyallahu anhu), Hazreti Fatıma (Radiyallahu anha), Hazreti Hasan (Radiyallahu anhu) ve Hazreti Hüseyin (Radiyallahu anhu) ve evlad-ı Resûl hakkında soru sormamız, onların bize vereceği ve bizi tatmin edeceği cevaba göre, kendisine kıymet vermemiz lâzımdır. Bu dînen hepimizin görevidir. Ben kitabımıza yazıyorum. Allahu Teâlâ ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) onun damadı Hazreti Ali (Radiyallahu anhu) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in evlatları bunları kayırmak sadece bana mahsus değildir. Yarın mahşerde Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in şefaatini, cennette komşuluğunu isteriz. Hepimiz candan arzu ederiz. Namazda tahiyyatta ve hutbede “Allahümme Salli, Allahümme barik,” salavatı şerife okunuyor. Bunlar muhakkak okunur. Ezanda “Muhammed Resulullah” diye bağırarak okunuyor. Bir kafir müslüman olacağı zaman “Lâ ilahe ilallah” deme ile müslüman olunmaz “Muhammed Resulullah” demedikten sonra. Seni müslüman eden “Lâ ilahe illallah Muhammeden Resulullah'tır.” “Muhammeden Resulullah” demen şarttır.


Image and video hosting by TinyPic
Sayfayı yazdır
#HAVA DURUMUNA BAK#
 
Facebook'ta Paylaş
+9
+16°
+11°
Trabzon
Salı, 10
©
#ONLİNE KİŞİLER#
 
#GAZETE HABERLERİ#
 
#HARİTADAN BAK#
 
#NAMAZ VAKİTLERİNİ ÖĞREN#
 
 
Bugün 4 ziyaretçi (20 klik) kişi buradaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol